Zor şartlar altında hayatta kalmayı başaran Ahıska Türkleri, sürgün edildikleri ülkelerde "özel yerleşim" rejimi adı verilen uygulamayla sıkı gözetim ve denetim altında yaşamaya mahkûm edilen Ahıska Türkleri Bugün dünyanın 10’dan fazla ülkesine dağılmışlardır. Günümüz de yaklaşık 600 bin Ahıska Türkü, ana vatan hasretiyle yaşamaya devam ediyor
Bugün Gürcistan sınırları içinde kalan Ahıska, Türkiye sınırına 15 km mesafede bulunuyor. 250 yıl Osmanlı Devleti’nin egemen olduğu Ahıska toprakları, 1828 yılında Rus işgaline uğradı, 1829 yılında ise bu ülkenin hâkimiyetine geçti.
II. Dünya Savaşı’nın bitmesine yakın Rusya’nın savaştan galip çıkacağını öngörebildiği 1944 yılı, Sovyet Rusya’nın hâkimiyeti altında yaşayan Türk ve Müslüman halklar için felaketlerin başlangıcında bir dönüm noktası oldu.
1944’teki büyük sürgün öncesi uygun şartları oluşturmak için harekete geçen Sovyet yönetimi; Ahıska Türkleri arasında önde gelen, vasıflı, toplumu yönlendirebilecek kişileri bölgeden sürmüş, askerlik yapabilecek durumdaki tüm erkekler ise Rusya saflarında savaşmak üzere cepheye gönderilmişti.
Bereketli, verimli topraklara ve doğal güzelliklere sahip Ahıska’da Türkler gece yarısı kapılarına dayanan Sovyet askerlerinin ileri sürdüğü “Türkiye Cephesinden gelen tehlikelere karşı Ahıskalıları korumak ve cephe hattından uzaklaştırmak” gibi bahanelerle evlerinden çıkarıldılar ancak Ahıska Türkleri yurtlarından sürgün edilmelerinin gerçek sebebini çok iyi biliyordu.
1918 yılında Bakü’yü Ermeni işgalinden kurtaran Kafkas İslam Ordusu saflarına katılan Ahıska Türkleri bölgenin kaderinin belirlenmesinde etkili olmuş, Rus yöneticiler tarafından yakın takibe alınmıştı. Ahıska Türkleri; sürgünün asıl sebebinin tarihin tekerrür etmesinden çekinen Rusların, dillerini, dinlerini ve kimliklerini muhafaza eden, asimile edemedikleri Ahıska Türklerini cezalandırmak, Türkiye’nin etkisinden uzak tutmak ve Ahıska Türklerinin Türkiye ile olası bir ittifakının önüne geçmek olduğunun farkındaydı.